Değerli okurlar;
Yakın çevremdekiler bilirler; İskilip’in kendine özgü kültürel değerlerinin unutulmaması adına 5. kitabım olan “ŞİİR VE MÜZİK DİLİYLE İSKİLİP” kitabımın baskı öncesi son hazırlık çalışmalarını yaparken, elime değerli dostum Ahmet KÜYÜK tarafından kaleme alınan bir şiir ulaştı. Ben de iznini alarak kitaba aldım ve sizlerin de okuması amacıyla buradan yayınlamayı uygun buldum.
Haydi hep birlikte okuyalım.
SAHİPSİZ MEMLEKET
Bölgesinde eşsizdi, benzeri yoktu,
Doğasıyla, tarihiyle, güçlü ekonomisiyle,
Arastaların, çarşıların, bağların, bahçelerin,
Hep övünülerek anlatılırdı İskilip…
Tarihi binaları vardı, taştan kerpiçten,
Kimini yıktık, kimini sıvadık betonla, kireçlen,
Sokaklarda devasa dut ağaçları vardı,
Neymiş bahane sinekten, hepsini kestik İskilip…
“Yeşil İskilip” idi bilinen adımız,
Ağaçtan, yapraktan rahatsız oldu insanımız.
Kendi bahçesinden dal koparttırmazken,
Yol kenarında ağaç koymadı, kesti İskilip…
1920’li-30’lu yıllarda haftalık gazete çıkarmış,
Okumuşu yazmışı çokmuş İskilip’in.
Eski el yazmalarını elden çıkarmış,
Günlük gazeteyi bile zor görür oldu İskilip…
3 nahiye, 170 küsür köyden, 63 köyle kaldık;
Onun da 40’ını dağlarda saydık.
Ovaları, düzleri konu komşuya verdik de,
Malı, davarı damda besler oldu İskilip…
Güz gelince çarşı-pazar sürüler inerdi,
Herkes beğendiğince seçer, etliğini ederdi.
Bayırda bağı, evinde sağımı var iken,
Yoğurdu-sütü marketten alır oldu İskilip…
Leblebi, ayakkabı, paldım, aşırtma, keçe, semer, kolan;
Kırıkkale, Kalecik, Yozgat, Tosya, Kastamonu dolan;
Oklağaç, yaslağaç, bisleğeç, arıya sepet, kovan;
Bu yörenin ihracat merkeziydi İskilip…
Pavluha’dan, Hacı Vahap’ın değirmeninden;
Arklara su gelir, bahçeler ekilirdi.
Şimdi arklar göçtü, bahçeler harap oldu,
Sebzeyi, meyveyi manavdan alır oldu İskilip…
Ahilik geleneğinden gelen adetlerimiz vardı,
"Dolma" önce gösteriş, sonra ticari meta oldu,
Ak çeltik pirinç, kara davar, seyis eti,
Helvayı kuyruk yağından yapardı İskilip…
Davetlerde misafir evde ağırlanırdı;
Önce kolonya, lokum; sonra “sofraya buyur” denir;
Üzerine de kahve ikram edilirdi;
Şimdi sofrada sandalye kapışır oldu İskilip…
Düğünde, bayramda, parkta havuz başında,
Bir kavurmaluk olup toplanır, hasbıhal ederdik.
Kim ölmüş-kim kalmış, konuşur, eğlenip gülerdik;
Tırmantağan olduk, gayrı bir araya gelemiyor İskilip…
Haceren’den ötede hiç ev yokken, nüfus 15-16 bindi;
Ulastepe, Mutaflar, Çatlakdere, Kayacık, Sakarya,
Uludere, Hacıpiri, buralarda yaşıyordu insanlar,
Abduliçi’ne ev yapıp gidince büyüdü mü Iskilip..?
Tosya, Çorum, Ankara yollarımız,
Hepsi seçim vaadi hikayeye döndü.
Kirkdilim’e harcananın kırkta biri harcansa,
Çoook şeritli yolların olurdu İskilip…
Söylemez, söyleniriz kendi kendimize;
Söyleyeni de sustururuz gelmez işimize.
Yeni yeni şeyler yapmak yerine,
Olanı yıkıp yeniden yaparak avutuldu İskilip…
Hayallerimiz, hedeflerimiz düşlerimiz vardı;
Sempozyumlar, konferanslar, paneller yaptık.
Sonuçlarını binbir heves ile bekledik;
Hepsi lafta kaldı, suya düştü hayallerin İskilip,
Kırkkızlar, Yazıkıran, Koçkayası, Yivlikönü, Kale;
Seyir Terası olurdu yolları olsaydı.
Armudun sapı, üzümün çöpü, öllooğon körü;
Diye diye, eski hamam eski tası arar oldu İskilip…
Kültür salonumuz vardı 700 kişilik, bölgede tekti;
Yıktık, kilo kilo tartıp hurdaya sattık.
Birilerinin manzarasını açıp birilerine park yeri yaptık,
Diri iken sahip çıkamayıp, ölüsüne ağlar oldu İskilip…
Varsın hayat hep yalakalara şans tanısın,
Elbet İskilipimin de bir gün talihi dönecek,
“Hohur hohur, pırr” derdi bitsin,
Tanesiz harman kaldırmaya “dur” de artık İskilip...
Bu da benim hayalim ve de umudum.
20.05.2025- Ahmet KÜYÜK